Öğr.Gör.Dr. Evrim Önal

    Yazı Güncelleme Tarihi: 24.01.2012

    Fosil yakıt kaynakları ve bu yakıtların transfer yolları, bugün küresel anlamda en önemli jeostratejik başlıklardan birini oluşturuyor.

    Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sürekli olarak artmakta olan enerji ihtiyaçları ile fosil yakıtların kısıtlılığı ve dünya çapındaki eşitsiz dağılımı; bilhassa dünya ekonomisinin genişleme dönemlerinde petrol ve doğalgaz fiyatlarında büyük sıçramalara neden oluyor. Dolayısıyla; dünya ekonomisine fosil yakıt arz eden ülkeler, fosil yakıt talep eden ülkeler karşısında özgün bir ekonomik ve stratejik güç elde ediyor.

    Bu durum, ortaya ilginç bir stratejik çelişki çıkartıyor. Dünya çapında sermaye birikiminin en yoğun olduğu ülkeler, yüksek enerji tüketimlerinden dolayı aynı zamanda dünya ekonomisinden en fazla fosil yakıt talep eden ülkeler durumundalar; zira bu ülkeler, tekil ABD örneği dışında kendi fosil yakıt kaynaklarına sahip değiller. Bilhassa Avrupa Birliği, enerji ihtiyaçları konusunda büyük ölçüde dışa bağımlı durumda. Diğer yandan Sovyetler Birlığı`nin dağılmasıyla yaşanan kısa otorite boşluğunun ardından eski Sovyet cumhuriyetlerinin çoğu ile bir kez daha güçlü iktisadi ve siyasi ilişkiler geliştiren Rusya Federasyonu, Orta Asya ve Kafkasya`da bulunan enerji re¬zervlerinin Avrupa`ya ulaştırılması konusunda özgün bir stratejik güç elde etmiş durumda.

    Rusya ile Batı Dünyası arasındaki karşılıklı bağımlılık ve siyasi gerilim, çok kararsız bir denge oluşturuyor ve ortaya Soğuk Savaş dönemini fazlasıyla andıran birtablo çıkartıyor. Bu tabloda taraflarsadece karşılıklı ekonomik ve siyasi hamleler yapmıyor, zaman zaman örtük ya da açık biçimde askeri güce başvuruyor veya başvurma tehdidinde bulunuyorlar. Ben, Türkiye`nin Batı Dünyası`na Rusya`ya alternatif bir enerji koridoru sağlama stratejisinin, bu tabloya istikrardan çok, Türkiye`nin ulusal gü¬venliğini de tehlikeye atan bir başka gerilim başlığı ekliyor olduğunu düşünüyorum ve bu yazıda konuya dair alternatif, belki biraz aykırı bir tahlilde bulunmaya çalışacağım.

    Rusya: Dağılma ve Toparlanma

    Sovyetler Birliği nin yıkılması ve Doğu Bloku`nun da¬ğılmasının ardından Rusya`nın dünya ekonomisine yeni¬den entegre olma süreci, beraberinde bir dizi sorun ge¬tirdi. ABD karşısındaki ikinci süper güç konumunu yitiren Rusya, yedi yıl süren Boris Yeltsin iktidarı altında dün¬yanın en fazla örgütlü suç işlenen, devlet yöneticilerinin kamu kaynaklarını, şirket yönetimlerinin ise şirketlerin öz sermayelerini sistematik biçimde çaldığı bir bataklığa gömüldü. 1992-98 döneminde sadece uluslararası güç ve prestijini değil, gayrisafi yurtiçi hâsılasının -25`ini (yaklaşık 300 milyar dolar) kaybeden Rusya, 1998 de girdiği derin ekonomik krizin ardından yönetilemez hale geldi ve Boris Yeltsin, kendisi ve ailesi hakkındaki yol¬suzluk suçlamalarının adli takibe alınmayacağı garantisi karşılığında iktidarı Vladimir Putin`e devretti.

    Putin döneminde Rusya`da suç ekonomisinin denetim altına alınması ve ekonomik istikrarın sağlanmasının yanı sıra, başta enerji olmak üzere stratejik sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerde devlet kontrolü oluşturuldu. Bu kontrol, doğalgaz ve petrol ticareti konusunda hükümete verilen yetkilerin yanı sıra, başta Gazprom olmak üzere bu alanda faaliyet gösteren büyük şirketlerin hisselerinin önemli bir bölümünün doğrudan doğruya devlet tarafından satın alınması yoluyla sağlandı.

    Rusya ekonomisi, Putin`in iktidara geldiği 1999 yılından 2008 yılına kadar -100`den fazla büyüdü (IMF rakamlarına göre, GSYİH 950 milyar dolardan 2,25 trilyon dolara yükseldi).

    Rusya ve Batı. Gerilim

    Bu ekonomik toparlanma, beraberinde Rusya`nın eski Sovyet cumhuriyetleri üzerinde bir kez daha nüfuz alanı oluşturmasını da olanaklı kılıyordu. Ne var ki, aradan geçen zamanda ABD ve AB eski Sovyet cumhuriyetlerinde önemli siyasi üstünlükler elde etmişti. Bunlardan en önemlisi, 2003`de Gürcistan`da Edvard Şevardnadze`nin devrilip Mihail Saakaşvili`nin iktidara geldiği Gül Devrimi ve 2005`te Ukrayna`da Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç`in seçimleri kazanmasının ardından yapılan ve batı yanlısı Viktor Yuşçenko-Yulia Timoşenko İkilisini Ukrayna`nın başına getiren Turuncu Devrim`di.

    Rusya ile iki eski Sovyet cumhuriyeti arasındaki ilişkiler söz konusu iktidar değişikliklerinin ardından hızla gerildi. Bu gerilim, sadece Gürcistan ve Ukrayna ile Rusya arasında değil, bu iki ülke üzerinden Rusya ile ABD ve AB arasındaydı. Nitekim en kritik başlık, Ukrayna ve Gürcistan`ın planlanmakta olan NATO üyeliğiydi.
    2008 yılının başında bu yönde somut adımlar atılmaya başladığında, Şubat ayında Rusya, Ukrayna`nın NATO`ya üye olması halinde etnik çoğunluğun Rus olduğu Doğu Ukrayna ve Kırım`ı ilhak edeceğini açıkladı. Nisan ayında Bükreş`te yapılan NATO zirvesinde iki ülkenin üyelik yönünde atılan adımların süreceği yönünde gösterilen irade beyanının ardından da Rusya, Ağustos ayında Güney Osetya krizini bahane ederek Gürcistan`a ağır bir askeri saldırı gerçekleştirdi.

    Ben Gürcistan-Rusya savaşının, Rusya`nın bölgedeki nüfuzu açısından bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Gürcistan`ı toplamda beş günü bulmayan bir sürede ağır bir yenilgiye uğratan Rusya. Abazya ve Güney Osetya özerk cumhuriyetlerinin fiilen bağımsızlık yolu açmakla kalmadı, açık biçimde Rusya karşıtı olan Saakaşvili iktidarını da derin bir siyasi krize soktu. Ayrıca savaş sırasında boru hatlarının da bombardıman hedefleri arasında yer alması, her ikisi de Tiflis ten geçen Bakü- Tiflis-Ceyhan petrol ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz hatlarının güvenliği konusunda ciddi kuşkular doğurdu. Özetle savaş, tüm Orta Asya ve Kafkasya ülkelerini, Rusya ile olan ilişkileri ve sahip oldukları fosil yakıt kaynaklarının dünya piyasasına arz kanalları konusunda bir kez daha düşünmeye itti.

    Rusya ve Bati: Bağımlılık

    Diğer yandan Rusya, askeri açıdan güçlü, ancak ekonomik açıdan halen zayıftır. Enerji fiyatlarının yüksek seyrettiği dönemlerde ekonomisi rahatlayan Rusya, bu eğilimin tersinin yaşandığı durumlarda ekonomik açıdan sıkışmaktadır. Nitekim son dünya krizi Rusya`yı yalnızca dünya kredi piyasalarını daraltarak değil, aynı zamanda dünya enerji fiyatlarını düşürerek iki kez vurmuştur.

    Barack Obama`nın ABD başkanı seçilmesinin ardından Putin`in Davos zirvesinin açılışında yaptığı uzlaşma mesajları içeren konuşma^ ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov`un Nevvsvveek`e yazdığı makale^2`, Obama döner- minde daha dostane ABD-Rusya ilişkileri umudu değil, kriz yorgunu Rusya`nın uzlaşı arayışı olarak okunmalıdır. Nitekim Lavrov`un makalesi bu açıdan tarihsel bir öneme sahiptir. Dışişleri Bakam`mn kaleminden çıkan ve "Çok kutuplu bir dünyada Rusya ve ABD birlikte çalışmalı. Bir `ortak NATO` önerisi" cümlesiyle açılan yazıda Rusya, kendi tarihinde ilk kez NATO`ya açıkça ortaklık teklif etmektedir.

    Ne var ki Rusya`nın bu hamlesi, dev ülkenin halen ekonomik sarsıntılara fazlasıyla açık olduğunu göstermekten başka bir işe yaramadı. ABD ve AB, Rusya ile
    yürüttükleri diplomaside özel bir yumuşamaya gitmedi, Rusya`nın kırmızı çizgisi olan Gürcistan ve Ukrayna`nın NATO üyelikleri konusunda geri adım atılmadı ve sonuçta geçtiğimiz Subat`ta Rusya`nın, önleyici nükleer müdahaleyi de içeren "Yeni Askeri Doktrin" ini ilan ettiği noktaya gelindi.

    Bugün Gelinen Nokta: Yeni Askeri Doktrin

    Batıya karşı Rusya`nın tavrını keskinleştiren ve bu ülkenin güvenlik problemlerinin esas olarak Batı kökenli olduğu ön kabulünden yola çıkarak hazırlanmış olan Yeni Askeri Doktrin, dünya dengelerini anlayabilmek açısından oldukça önemli bir belge. Belge, Rusya`nın güvenliği söz konusu olduğunda tehlikenin en büyük kaynağını ABD ve NATO olarak belirliyor. Krizin etkilerini atlatmaya başlayan Rusya`nın bir kez daha belirli bir özgüvenle hareket etmeye başladığını gösteren belgede, Rusya`ya yönelik tehditler neredeyse tamamen ABD-NATO ekse¬ninde tanımlanıyor^3`.

    Yeni Askeri Doktrin`in ilanının hemen ardından 25 Ocak 2010`da, Ukrayna`da başkanlık seçimlerini kaza¬nan Viktor Yanukoviç Turuncu Devrim`le kaybettiği iktidarı geri aldı. Bu iktidar değişikliğinin hemen ardından, Ukrayna Donanması ile Rusya Karadeniz Filosu`nun 7 yıl aradan sonra yeniden ortak tatbikatlar yapmaya başlayacakları açıklandı^`. Son olarak, Nisan ayı başında Kırgızistan`da iç savaş boyutuna varan bir ayaklanma ile ABD yanlısı Bakiyev iktidarı devrildi ve yerine açıkça olmasa da Rusya yanlısı olduğu herkesçe bilinen Otun- bayeva iktidarı geldi. $u anda ABD`nin Kırgızistan`da bulunan ve Afganistan`a asker sevkiyatı için kullanılan Manas hava üssü geçici olarak uçuşlara kapatılmış du¬rumda. Rusya`nın ise geçici hükümete üssü tamamen kapatması yönünde baskı yapıyor olduğu belirtiliyor.

    Nabucco Ne İfade Ediyor?

    Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattının ucuna eklenecek ve Avusturya`ya kadar uzanacak olan Nabucco doğalgaz boru hattı projesinin özü, Orta Asya`nın
    doğalgaz rezervinin Avrupa`ya ulaştırılmasında Rusya`ya alternatif bir yol oluşturulması çabasıdır. Hâlihazırda Orta Asya`daki tüm doğalgaz Avrupa`ya Gazprom tarafından, Rusya üzerinden ulaştırılmaktadır ve bu durum Rusya`ya AB üzerinde önemli bir stratejik üstünlük sağlamaktadır. Her kış Ukrayna ile Rusya arasında, genelde Ukrayna`nın boru hattından doğalgaz çalıyor olduğu iddiasıyla yaşanan doğalgaz krizleri Rusya`nın bu alandaki gücünü hatırlatma mekanizması haline gelmiştir.

    AB`nin bu bağımlılıktan kurtulmak istemesi ve Türkiye`nin stratejik olarak Rusya karşısında ABD-AB eksenine yakın tutumu Nabucco projesinin hızlanmasını sağlamış, nihayetinde projenin imzaları 13 Tem¬muz 2009`da Ankara`da atılmıştır. Proje, Türkiye için bir enerji projesinden çok bir uluslararası ilişkiler projesi olarak gelişmiştir. Nitekim Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız`ın projenin imza tarihi konusunda bilgisi, Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu tarafından tarih Avrupa`da kesinleştirildikten sonra olmuş, hatta bu yüzden küçük çaplı bir diplomatik skandal yaşanmıştı^.

    Rusya`nın projeye karşı Orta Asya ülkelerinde Nabucco projesine gaz sağlanmaması için lobi faaliyeti yürütüyor olduğu biliniyor. Diğer yandan Rusya`yı Karadeniz`in altından Bulgaristan`a bağlayacak bir başka boru hattı olarak Güney Akım Projesi gündeme getirilmiş durumda. Nabucco projesinin arz yanlı hedef kitlesini oluşturan ülkelerden şu ana dek yalnızca Azerbaycan projeye olur vermiş durumda. Buna rağmen, projenin 2014 yılında tamamlanıp gaz akışının 2015`te başlamış olacağı iddia ediliyor.

    Bu, Türkiye açısından önemli bir sıkıntı manasına geliyor, zira Nabucco projesi eşit hisse sahibi yedi ortak^l tarafından yürütülüyor olsa da, boru hattının en uzun kısmı (toplam 3300 kilometrenin 2000 kilometresi) Türkiye`de olduğu için maliyet riski en fazla B0TAŞ tarafından üstlenilmiş durumda.

    Sonuç

    Rusya`nın 2000`lerin ortasından bu yana yürütmekte olduğu uluslararası stratejinin merkezinde, sermaye" birikimi açısından zayıflığını, askeri ve jeostratejik üstünlükleriyle kapatma taktiği bulunmaktadır. Rusya`yı dünya sistemi açısından bir anomali haline getiren bu dengesizlik, ülkenin geçirdiği sosyalizm deneyiminin bir sonucudur. Diğer yandan, dünyanın mevcut ekonomik ve siyasi dengeleri, Rusya`nın dünya sistemine kararlı biçimde entegre olmasına izin vermemektedir. Batı, Rusya`yı mevcut stratejik gücüyle, kendisine rakip bir oyuncu olarak görmek istememekte, Rusya ise dünya ekonomisinin dalgalı seyri içerisinde iniş ve çıkışlar yaşasa da, ABD-AB ekseninin sahip olduğu sermaye birikimine rakip bir sermaye yapılanması üretememektedir.

    Bu durumun yarattığı belirsizliğin ne kadar süreceği açık olmamakla birlikte, bu belirsizlik ortamının sık sık uluslararası gerilimlere neden oluyor olduğu açıktır. Süreç şu ana kadar Rusya`yı Batı karşısında yalnızlaş- tırmamış, aksine eski Sovyet cumhuriyetlerinin önemli bir kısmı ile yeniden güçlü bağlar oluşturmasını sağlamıştır. Bu bağların yalnızca Rusya`nın askeri gücünün yarattığı korkudan kaynaklandığını düşünmek ise Rusya siyasetini hafife almak olacaktır. Pek çok Orta Asya ülkesi Rusya`ya baktığında, Batı`nın aksine sadece nükleer silahlara sahip bir zorba değil, Sovyet geçmişine dayalı güven veren bir müttefik görmektedir.

    Dolayısıyla, yazının başlığındaki soruyu şu şekilde yanıtlamak mümkündür: Hayır, Nabucco`nun kendisi bir savaş sebebi değildir. Ancak Nabucco, Rusya ile en güçlü olduğu coğrafyada rekabete girişme iddiasıdır. Projenin ortakları henüz bu iddianın altını dolduracak adımlar atabilmiş değiller. Hattın inşası sürüyor, ancak uluslararası dengeleri gerçekçi okuyan herkes, 2015 yılına kadar Rusya`nın bölgedeki nüfuzunda önemli bir sarsılma olmaması halinde, projenin taahhüt ettiği yılda 31 milyar metreküp doğalgazın bulunamayacağını söylüyor. Eğer bu gidişatta bir değişiklik olmazsa, 8 milyar dolar tutarında olan uluslararası projenin hüsranla sonuçlanması ve büyük bir ekonomik zararla kapanması gündeme gelebilir. 13

    Kaynakça

    1.  "Putin Speaks at Davos", The Wall Street Journal. 28 Ocak 2009,
    http://online.wsj.com/article/SB123317069332125243. html (21.04.2010).

    2.  Sergei Lavrov, Yeni Bir Ortaktık Oluşturmak, Newsweek Türkiye. Sayı 10-11,4-11 Ocak 2009,
    http://www.newsweektur- kiye.com/haberter/Uetay/23525/Yeni-bir-ortaklik-olusturmak (21.04.2010).

    3. Belgenin Rusça dışında bir dil tam olarak tercüme edilmiş hali henüz kamuoyu ile paylaşılmadı. Ancak belgeye dair detaylı bir haber-analız için bkz. http://en.rian.ru/mlitary_ news/20100205/157785368.html (21.04.2010).

    4. "Ukraine And Russia To Resume Joint Naval Exercises", ITAR-TASS News Agency.
    http://www.ita rtass.com/eng/level2.html?NewslD=14908687 (21.04.2010).

    5.  "7.9 Milyar Euro`luk Nabucco İmzası Ankara`da Atılacak", Hürriyet. 4 Temmuz 2009,
    http://www.hurriyet.com.tr/ ekonomi/12001841.asp (21.04.2010).

    6. OMV (Avusturya), M0L (Macaristan), Transgaz (Romanya), Bulgargaz (Bulgaristan), RWE (Almanya) ve BOTAS (Türkiye).


    Kaynak : Akademi Beykoz Yıl:1 Sayı:2




    Facebook Hesabından Yorumla




  • Avrupa borsaları ABD verisiyle kırmızıda

    Avrupa borsaları ABD verisiyle kırmızıda

    Avrupa borsaları ABD verisiyle kırmızıda

  • Japonya`nın ihracat devrinin sonu

    Japonya`nın ihracat devrinin sonu

    Japonya`nın ihracat devrinin sonu

  • Borsa kazandırdı, dolar geriledi

    Borsa kazandırdı, dolar geriledi

    Borsa kazandırdı, dolar geriledi

  • Hangi yatırım aracı bugün ne kazandırdı?

    Hangi yatırım aracı bugün ne kazandırdı?

    Hangi yatırım aracı bugün ne kazandırdı?

  • Altın fiyatları artınca,bankada kasa kalmadı

    Altın fiyatları artınca,bankada kasa kalmadı

    Altın fiyatları artınca,bankada kasa kalmadı

  • Avrupa borsaları ABD verisiyle kırmızıda
  • Japonya`nın ihracat devrinin sonu
  • Borsa kazandırdı, dolar geriledi
  • Hangi yatırım aracı bugün ne kazandırdı?
  • Altın fiyatları artınca,bankada kasa kalmadı

  • MIT Endüstriyel Ürünleri Tanıtımı Yapıldı

    MIT Endüstriyel Ürünleri Tanıtımı Yapıldı

    MIT Endüstriyel Ürünleri Tanıtımı Yapıldı

  • Avrasya`nın bir numaralı Bilişim fuarını kim kaptı?

    Avrasya`nın bir numaralı Bilişim fuarını kim kaptı?

    Avrasya`nın bir numaralı Bilişim fuarını kim kaptı?

  • Avrasya Tarım 2011 fuarı kapılarını açtı

    Avrasya Tarım 2011 fuarı kapılarını açtı

    Avrasya Tarım 2011 fuarı kapılarını açtı

  • Afrikalı işadamları geliyor

    Afrikalı işadamları geliyor

    Afrikalı işadamları geliyor

  • Cezayir yeni yatırım kapısı

    Cezayir yeni yatırım kapısı

    Cezayir yeni yatırım kapısı

  • MIT Endüstriyel Ürünleri Tanıtımı Yapıldı
  • Avrasya`nın bir numaralı Bilişim fuarını kim kaptı?
  • Avrasya Tarım 2011 fuarı kapılarını açtı
  • Afrikalı işadamları geliyor
  • Cezayir yeni yatırım kapısı

2011 yılı finansal açıdan sizin için nasıl bir yıl oldu?